Daha dün, gençken ben
Hayat tatlıydı yağmur gibi dilime değen,
Dangalak bir oyunmuşçasına sataşırdım hayata,
Akşam meltemi nasıl bir mum alevine sataşırsa,
Kurduğum binlerce hayal, yaptığım muhteşem planlar
Hep kurmuşum onları... eyvah! Çürük ve kayan kuma,
Geceleri yaşardım, atlatırdım günün çıplak ışığını
Ve şimdi anlıyorum nasıl da geçmiş yıllar.
Daha dün, gençken ben
Söylenecek şarkılar vardı ki o kadar,
Bekliyordu dükkanda sürüyle inatçı hazlar
Ve kamaşmış gözlerimin görmeyi reddettiği o kadar acı
O kadar hızlı koştum ki zaman ve gençlik tükendi,
Hiç bırakmadım düşünmeyi hayatın anlamını,
Ve hatırlayabildiğim bütün lakırdılar şimdi
Kimsenin umurunda değilmiş, ben haricindeki.
Daha dün ay maviydi
Ve her yeni çılgın gün yeni bir şey getirirdi yapılacak,
Kullandım sihirli yaşımı bir büyücü değneğiymiş gibi
Ve ziyandan ve boşluktan başka bir şey görmedim ötede,
Kibir ve gururla oynadığım oyun: aşk
Ve ani yaktığım bütün alevler, söndüler aniden
Bütün arkadaşlarım, nasıl bilmem, sürüklenip gitmiş gibiler
Ve tek ben kaldım oyunu sonlandırmak için sahnede.
İçimde söylenmeyecek öylesine şarkı var ki,
Gözyaşlarının o barut gibi tadını hissediyorum dilimde
Dünün hesabını verme vaktim geldi
Dünün, ben gençken.