Merhaba, yuvarlanıyor muyuz?
Ah tamam; güzel, hayır değil.
27 yaşlarımıza geldiğimizde beynimizin nasıl bozulmaya başlayacağı hakkında ilginç bir gerçek okudum.
Bu kafam hakkında düşünmemi sağladı.
Ve bunu canlandırmak için ne yapabilirim?
Beni üzüyor, fakat...
Ne hakkında olduğumu unuttum.
Aydınlık tarafa bak, kornea yangısı ol.
Ve adil olmadığın sürece oturamazsın orada.
Ed Gein* gibiymişçesine mutlu bir surat takınıyorum.
Ve tamamen duygusuz gibi hissediyorum, bu bir his mi?
Tıpkı bir kutu soyulmamış portakal gibi.
İsraf etmek istiyorum, israf etmek istiyorum.
İsraf etmek istiyorum.
Tek başıma bir Cumartesi akşamı sarhoş oluyorum.
Bıçağın ağzındayım.
Yaşayıp, yaşamadığımı kimse umursamıyor.
Ah, ne kadar harika bir hayat!
Hey, Debbie Downer**, sorunun ne senin?
Burada olmak istemiyorsun, hala ön koltukta oturabilirsin.
Damarlarımdan geçen fırsat kaçırma korkusunu aldın.
Bu bir tatbikat değil, hayır, bu gerçek hayat.
Hala evcil, birazcık vahşi.
Ve, ağzın kapalı çiğneyemiyor musun?
(Ve, her şey yanlış oldu!)
Tek başıma bir Cumartesi akşamı sarhoş oluyorum.
Bıçağın ağzındayım.
Yaşayıp, yaşamadığımı kimse umursamıyor.
Ah, ne kadar harika bir hayat!
(Ah, ne kadar harika bir hayat!)
(Ah, ne kadar harika bir hayat!)
Pekala.
Ben de bir nevi 2 şekil susuzluk var.
Alışılmadık bir dünyaperestlik.
Ve bir gün beni daha az incitebilir bu.
Fakat herkes benim bittiğimi biliyor.
Bana kasabın ne yaptığını söyleme.
Açıklığa gerek yok.
Çok çirkin, hala berbat bir şey.
Fakat herkes biliyor ki ben, yeminler için yaratıldım.
Sol ayağım kürsüde, başka bir alternatif düşünemem.
Ve aynen öyle, en garibiyim ben.
Fakat herkes canlandığımı biliyor.
Tek başıma bir Cumartesi akşamı sarhoş oluyorum.
Bıçağın ağzındayım.
Yaşayıp, yaşamadığımı kimse umursamıyor.
Ah, ne kadar harika bir hayat!
Ah, ne kadar harika bir hayat!
Ah, ne kadar harika bir hayat!
Yaşayıp, yaşamadığımı kimse umursamıyor.
Ah, ne kadar harika bir hayat!
Ah, ne kadar harika bir hayat!
Yaşayıp, yaşamadığımı kimse umursamıyor.
Ah, ne kadar harika bir hayat!