Bir yerde kızıl güneş doğuyor yoğun sis içinden
Tüm bunları daha önceden görmüş olan bezgin şafağın portresi
Bu gün omzuma gözyaşları akıttı
Hala tıpkı dün gibi
Bu yol sonsuz gibi görünüyor, bedense hissiz
Ruh ateşini kaybetti
Eve dönüş yolumu bulmak için bilindik izlerde yürüyorum
İşte oradaydım
Ölümsüzlerin ağırbaşlılığı arasında
Olağanüstü rüzgarların bir sureti geçiyor
Bahçe iç çekiyor, çicekler kurudu
Kapı o gün kapalıydı, ama devam etmem gerekti
Göremiyordu beni pencerelerden
Umutsuzluk içinde, dudaklarını epey garip bir şekilde bükerek
Ciddi bir ifadeyle, ismimi söyledi.
İçeri girer girmez salondaki fısıltıları duydum
Yaldızlı yüzler sırıtıyor, ölümümün farkında olarak
Ağladım, yalan söylediğini anladım
Saplantısı yok olmuştu, yok olmuştu.
Ne zaman çıkarabilirim seni buradan?
Ne zaman kelime bir iç çekiş ki?
Ne zaman ölüm kimsesiz izleyicimizdir?
Ne zaman atarız son adımları?
Ne zaman fısıltının yerine feryadımız göklere yükselir?
Ne zaman yeni başlangıç
Bu gamlara gark olmuş madrigalin sonu ?