Çocukken çoğunlukla kafamın içinde konuşurdum
Bulutlarla sohbet ederdim, köpeklerle ve ölülerle
Benim arızalı olduğumu düşünürlerdi, dilimin kurşunla kaplandığını
Ne yaparsam yapayım anlatamazdım onlara derdimi
Eğer dinlersen sadece kulaklarınla,
Ulaşamam ki sana
Geceleri gökyüzünden yıldızlar çalardım
Ve onları yattığım çimlerin üzerine dizerdim
Ve esen rüzgarlarda, uzaklarda yaşayanların düşlerini tadardım
Ve onların kılığına bürünürdüm geceleri
Ebeveynlerim ayrı yataklarda yatarken,
Ve sebebini sorgularken…
Ve o günlerde sandalyemin üstünde bir hayaletten farksızdım
Babam beni katlanmak zorunda kaldığı bir yük gibi görüyordu
Kafamın içinde ona özürler sıralarken gözlerinin içine bakardım
Annem ipe çamaşırları asardı
Gözlerinin dalıp gitmesine engel olmaya çalışırken
Ben de bir ikindi giyindim kendi başıma
Yastık kılıfımı aldım elime ve doldurdum sahip olduğum her şeyi içine
Kafamın içinde “elveda,” dedim, ve gittim öylece
Bilinmezin peşine takıldım ve başladı yolculuğum
Böylece artık evdekiler de yeni bir sayfa açardı
Böylece ben de birini bulurdum belki,
Bir benim bildiğim kelimeleri duyabilen.