''Selam sana, selam sana, tek gerçek aşkım,
selam sana, selam,'' dedi.
''Tuzlu, tuzlu denizlerden döndüm daha şimdi
senin aşkın için bunun hepsi.''
''Kralın kızıyla evlenebilirdim sevgilim,
o da benimle evlenirdi.
Ama altından taçlarından vazgeçtim
senin aşkın bunun sebebi.''
''Eğer kralın kızıyla evlenebiliyorduysan cicim,
Kabahat senin evlenseydin,
Çünkü ben bir marangozla evliyim
ve bence o genç bir adam, iyi biri.''*
''Ah, marangozundan vazgeçecek misin
ve benimle gelecek misin?
Çimlerin yeşil yeşil fışkırdığı yere götüreceğim seni,
Kıyılarına tuzlu denizlerin.''
''Eğer, marangozumu terk edersem
ve seninle gelirsem,
Neyin var geçindirecek beni
ve nasıl kurtaracaksın beni sefaletten** ?''
''Altı gemim, altı gemim var, açıkta bekliyor hepsi
Çorak toprakta da yedi tane,
Birbirinden cesur yüz on denizci
olacak emrine amade.''
Böylelikle kızımız kucakladı bebeğini
ona üç öpücük verdi,
''Burada marangozumla kal ve ona
yoldaşlık et.'' dedi.
Zengin elbisesini giydi sonra,
bakması öylesine ihtişamlıydı ki.
Ve kızımız yürürken yol boyunca,
parıldıyordu aynı altın gibi.
Onlar yola çıkalı iki
ya da üç hafta olmamıştı.
Ağlamaya başladığında acı acı
bu güzeller güzeli.
''Ah neden ağlıyorsun genç sevgilim
Hazine sandığın*** için mi bu yaşlar?
Yoksa marangozun için mi ağlıyorsun
Bir daha hiç görmeyeceğin?''
''Ne marangozum için ağlıyorum
ne de hazine sandığım için.
Gözlerimden akan bu yaşlar
yavrum için bir daha hiç görmeyeceğim.''
Onlar yola çıkalı üç dört hafta
olmamıştı su almaya başladığında.
Ve battığında bir daha
yüzmemek üzere gözü pek gemimiz.
Bir defa döndü kendi etrafında cesur gemimiz,****
Kızımız döndü iki kere,
Üç defa döndü kendi etrafında cesur gemimiz,
Ve battı denizin dibine.
''Hangi tepeler, hangi tepeler bunlar, aşkım,
beyaz ve yüksek bitiveren böylesine?
''Bunlar cennetin tepeleridir, aşkım,
yakınından bile geçmeyeceğimiz seninle.''
''Peki bunlar hangi, hangi tepeler, aşkım,
karanlık ve alçak böylesine?
''Bunlar cehennemin tepeleridir, aşkım,
birlikte gideceğimiz seninle.''