O gözlüklerinin arkasından bakıp niçin ağlıyorsun?
Nerde o eski İstanbul, nerde o eski İstanbul diye hayıflanıyorsun.
Vallahi zor iş, çok zor iş bu doğup büyüdüğün şehirde
Böyle dımdızlak bir yabancı gibi kalmak...
Bir tabureye tüneyip akşamları, ha ha ha, kadehlerde boğulmak...
Lakerda kokmuyor artık İstanbul şehri,
Paskalya yumurtası bile yok! - Şart mı ki?
O eski bostanlar ağzına kadar blok apartman şimdi!
Seninse dikili ağacın bile yok...
Kaçırılan bir trenin ardından koşup,
Ardından koşup,
Yetişmeye takatin yok!
Bir yeni sahibi var artık bu şehrin anlasana,
Kimselerden korkusu yok!
Duvara astığın o çorapların sahibi geldi
Duvara astığın o çorapların sahibi geldi
Altına aldığın o kilimlerin sahibi geldi
Altına aldığın o kilimlerin sahibi geldi
Kıro keko hırbo zonta maganda
Kıro keko hırbo zonta maganda
Kıro keko hırbo zonta maganda
-Ah ah nerede o eski İstanbul beyim, o eski İstanbul, o eski Kalamış, o boğaz, ah o güzelim sahiller...
-Vallahi haklısın azizim. Halk sahilleri doldurdu, vatandaş denize giremiyor...
-Kültürsüzlük canım n'olacak bir sürü köylü işte, pes be adam, burası İstanbul, buradan başka İstanbul yok!
-Kızım koş, koş, sular geldi sular, gözünüz aydın ayol!
Kıro keko hırbo zonta maganda
Kes lan!
Sen ülkedeki halkım,
Savaştaki askerim,
Ekinim ve ekmeğimsin.
Sen üretenimsin.
Birisi söylemişti hatta bir zamanlar, sen efendimsin.
Ve bu bizans eskisi şehir,
Ve bu bizans eskileri utansın kendi kimliksizliklerinden.
Siz, uğruna neler çektiklerimiz,
Bana göre vallahi hoşgeldiniz.
Duvara astığın o çorapların sahibi geldi
Duvara astığın o çorapların sahibi geldi
Altına aldığın o kilimlerin sahibi geldi
Altına aldığın o kilimlerin sahibi geldi
Duvara astığın o çorapların sahibi geldi
Altına aldığın o kilimlerin sahibi geldi