Hey, Eugene, ben Henry McClean
Şu güzel uçan makinem sonunda bitti
Ve bildiriyorum ki yakında gideceğim ve belmi
Benimle birlikte uçmak, hatta saklanmak istersin, canım
Ne garip ki pek değişmiyoruz
Ne üzücü ki deliyiz
Sonu gözyaşlarıyla biten oyunları oynuyoruz
Binlerce yıldır oynadığımız oyunlar, binlerce
Binlerce ve binlerce ve...
"Kozmik Uçucu"suna atladı
Plastik yakaları yukarı çekti,
Fünyeleri yakıp bir adım çekildi
Bağırdı, "bu son elvedam"
Havada beni göster, bırak uçsun
(Havada beni göster, bırak uçsun)
Havada beni göster, bırak uçsun
(Havada beni göster, bırak uçsun)
Havada beni göster, bırak uçsun
Ve iki bin beşe kadar hayatta kalırsan
Umarım epey zayıfsındır
Zira şişmansan nefes vereceksin
Çevrendeki herkes nefes alırken, alırken
Alırken, alırken...
Sağımı sokumu çekiştiren insanlar
Çok nefret ettiğim bir şey
Ve masaya oturup tabağımdaki
Küçük kapsüllerden yemek yemek de öyle
Havada beni göster, bırak uçsun
(Havada beni göster, bırak uçsun)
Havada beni göster, bırak uçsun
(Havada beni göster, bırak uçsun)
Havada beni göster, bırak uçsun
Ve sana söylememiz gereken tek şey hoşçakal
Gitme zamanı geldi, koşa koşa çantalarını toplasan iyi edersin, hoşçakal
Kimse ağlamasın, hoşçakal
(Crash, crash, crash, crash, hoşçakal)
(Crash, crash, crash, crash, hoşçakal)
(Crash, crash, crash, crash, hoşçakal)
(Crash, crash, crash, crash, hoşçakal)
(Crash, crash, crash, crash, hoşçakal)
(Crash, crash, crash, crash, hoşçakal)
(Crash, crash, crash, crash, hoşçakal)
(Crash, crash, crash, crash, hoşçakal)