Niye bırakmadın ki, Maryuşka, kendini ırmağa,
Peki o halde niye susmadın ilanihaye,
Sevdiğini silah altına, silah altına aldıklarında,
Nişanlın askere gittiğinde?!
Acı gözyaşlarımla yıkayacağım kutsal odayı,
Uzun yıllar açmamacasına kapatacağım kapıyı,
Göle bir söğüt gibi, söğüt gibi eğileceğim -
Bakacağım, aynada olduğu gibi, halin durumun iyi mi?*
Küçük karıncaotu - sulu, nane kokulu-
Sensiz kırılıyor o, yeller esiyor...
Askerin nasibine (ise) askerlik, askerlik düşüyor:
O kör kurşunu bir senin göğsünden mi esirgiyor?!
Adımlıyorum kırlarda, derin keçi yollarında,
Ve kendime gerekir diye gelin tacı örüyorum,
Uzun saç bağım - yerlere kadar, yerlere kadar -
Sevdiğime saklıyorum - hafiften kır saçlı.
Ve işte alacaklar yüzüğümü küçük beyaz tabaktan,
Hüzünlü hüzünlü halay dönecek içinde,-
Gerçeğe dönüşsün bu falım (tahminim), gerçeğe dönüşsün:
Ve dönsün geriye nişanlım bir bahar günü!
Eskisi gibi neşeyle şarkı söyle, sen, eve dönüş yolunda olan,
Avutsun usul usul söylediğin şefkatli sözlerin.
Gelininin yuvası - girdap, girdap...
Gelene dek bekleyecek Maryuşka - acele et!