Kahrolsun doğduğum gün,
Elimde acıların düğümünü sıkıyorum
Sıkımlarını bırakmasınlar diye.
Kalbim, sadece bir genç filizdir !
Fakat onu [kalbimi] kora atarım
iniltilerini daha duymamak için,
Ama kalbim vucudumun altında gömülüyor :
Tek çarem hayallarımla onu doyurmaktır,
Çünkü o bana verdiği tek şey uykusuzlukdur
Hayatımı uydurdunuz, gençliğimi çaldınız,
Almadığımı ödedim.
Ailemden beni zorla aldınız,
Bütün umutlarımı yok ettiniz.
Felaket kemiklerimi suladı;
Ölüm benim üstüme gelmeden önce,
Kalbimin topladığı acılığını,
Dilimle silerim.
Allahtan, kaçabilsem
Gelirim sizi görmeye,
Çok sevdiğim annem ile babam.
Işıklıkta gözüküyorsunuz,
Tanımamazlığınız beni şaşırtmıyor.
Gözleriniz tanımaz beni,
Çünkü eski yüzü değil.
Oda beni tanımaz,
Oğlum korkup kaçar.
Değerli karım da,
Beni hatırlar mı ?
Günlük işlerini bozarım,
Dilleri tutulur.
Ve hepimiz buluşuruz,
Bütün köy bana doğru koşar.
Bunun hepsi umudun hayalleridir,
Fakat hayalim çok kısa.
Düşman adımı deyiştirdi
Felakete karşı
Zindanın kapısı benim üstüme kapanıyor,
Üstünde de yazılı :
" İmzaladın, şimdi boyunu eğ ! "
" Hayatın boyunca ! " : odur cezan !
Sayın Reis-i Cumhur
Ağır bir kalp ile size yazıyorum. Bu birkaç mahkûmun sözleri belki bazı mazlum kişilerin susuzluğunu giderir. Ana dilim olmayan bir dille size hitap ediyorum, size demek için, yalın bir şekilde, ki devlet hiç bir zaman memleket olmadı. Bakunin'e göre, devlet memleketin metafizik, mistik, hukuki ve siyasal soyutlamasıdır. Her ülkenin halkları da, derinden vatanlarını severler, ama gerçek natürel bir sevgidir, bir düşünce değil. Ve bunun için, ben kendimi gerçekten bütün mazlum olan halkların yurtseveriyim.