H l o p u ş a
Çıldırmış, kudurmuş, kanlı balçık!
Nesin sen? Ölüm mü? Ya da mustariplerin şifası?
Götürün, götürün beni ona,
O insanı görmek istiyorum.
Ben üç gün, üç gece köyünüzü aradım.
Kara bulutlar kuzeyden döküldü taş yığını gibi.
Şükürler olsun ona! Varsın o Piyotr olmasın.
Zavallı halk onu sever, hırçınlığı ve cesareti için.
Ben üç gün, üç gece yolları arşınladım.
Tuzlu toprağı gözlerimle kazdım, bir ümit aradım.
Rüzgar saçlarımı saman misali savurdu.
Ve yağmur, gürzüyle saçlarımı harmanladı.
Ama kızgın bir kalp asla yolunu yitirmez.
Bu başı, bu boyundan indirmek kolay değil.
Orenburg şafağı, kızıl tüylü bir dişi deve gibi,
Gün doğumunu süt olup akıttı ağzıma.
Ve soğuk budaklı bir meme, karanlığın arasında.
Sıktım onu, ekmek gibi, en tükenmiş anımda.
Götürün, götürün beni ona,
O insanı görmek istiyorum.
Z a r u b i n
Kimsin sen? Kim? Seni tanımıyoruz!
Kampımızda ne işin var?
Neden gözlerin,
Zincirli iki erkek köpek gibi
Huzursuz, fır fır dönüyor tuzlu rutubetinde?
Ona ne demeye geldin?
İyi mi, kötü mü bu kar fırtınasının ardından ortaya çıkacak olan şey?
Kesildi mi Asya isyankarları?
Yoksa tavşan gibi kaçıyorlar mı Orenburg'tan?
H l o p u ş a
Nerede o? Nerede? Yoksa burada değil mi?
Taştan ağır ruhumu taşıyıp geldim.
Ah, demek ki, çoktan unutmuşlar bu memlekette
Cesur, hain ve madrabaz Hlopuşa'yı.
Gül, ademoğlu!
Sizin kasvetli kampınıza
Ne vasıflı casuslar gönderiliyor...,
Kürek mahkumuydum ben, ve esir,
Katildim, ve kalpazan.
Ama her zaman, her zaman, er ya da geç,
Hesaplaşma, dikenli tuzaklar kurar.
Prangaya vurdular kütüğe, burnunu yırttılar
Tver elinin köylü çocuğunun.
On yıl -
Anlıyor musun, on yıl? -
İhtiyatı elden bırakmadım, yersiz yurtsuz kaldım.
Bu sıcak et parçasını taşıdı bu iskelet,
Eni konu kuğu tüyü.
Canı cehenneme mi, yaşama arzumun?
Kalbim bu hışımla yorgun mu kaş çatmaktan?
Ah, azizim,
Toprak ağası için köylü kısmının
Farkı yoktur koyundan, tavuktan.
Her Allah'ın günü sarı bir tabuta benzeyen tana dua ederek,
Morarmış ellerimle prangalarımı kazıdım...
Birden... üç gece evvel... Vali Reynspord,
Kopan bir yaprak gibi,
Uçarcasına hücreme girdi...
"Dinle, kürek mahkumu!
(Öyle dedi.)
Tek sana güveniyorum ben.
Engin steplerde şimşekler çakıyor,
Tüm İmparatorluğu titreten,
Bir yezit, bir dolandırıcı, bir hırsız,
Rusya'yı haramilerin sancağı altında şahlandırmaya niyetlenmiş,
Ve asillerin kellelerine iniyor balta -
Akağaç gölgeliği gibi
Orman sakinlerinin.
Sen, tabi ya, ona bir bıçak saplamayı becerebilir misin?
(Öyle dedi, öyle dedi o bana.)
Bu hizmetinle hürriyetini kazanacaksın,
Ceplerinde de taş değil, gümüş şıkırdayacak".
Üç gece, üç gece, karanlıkları delerek,
Onun kampını arıyorum, soracak kimsem yok.
Beni şimdi ona götürün, beni ona götürün,
O adamı görmek istiyorum.