Seninle konuşmak geldi içimden,
kimbilir neler söylemek için:
Tişörtlerle yaptığımız kapıları konuşurduk belki
ya da evlenmeyen Sergio’yu.
Seninle en uzağa tükürmeyi
oynamak geldi içimden,
fabrikaların camlarını kırmak,
adamın birinden azar işitmek.
Ah, nasıl da sıkıcı erişkin olmak,
doğum günlerine gidip
paradan, başkalarının çocuklarından konuşmak.
Ah, geç oldu, gitmem gerek.
Yazı beklemeyi özlüyorum,
renkli bonbonlar almayı,
birlikte bisiklet sürdüğümüz yolu özlüyorum,
kendimi özlüyorum, seni özlüyorum.
Güzel bir şarkıyı özlüyorum,
bir şeyleri resimli kartlarla ödemeyi
dişlerimin arasındaki tükenmez kalemi özlüyorum
kendimi özlüyorum, seni özlüyorum
sen de beni özlüyor musun, kendini özlüyor musun?
Seninle konuşmak geldi içimden,
ilk topunu hatırlıyor musun,
arabaların altına kaçar,
ama rüzgarla yeniden havalanırdı.
Seninle oynamayı nasıl özledim bir bilsen,
ağlamayı da ve burnumu silmeyi,
sonra en uzun otların arasına dalıp
eve çimlerin kiriyle dönmeyi.
Ama erişkiniz artık
görevimiz, soruları cevaplamak, belge imzalamak ve taş atmamak
ah, hâlâ seviyorum seni.
Yazı beklemeyi özlüyorum,
renkli bonbonlar almayı,
birlikte bisiklet sürdüğümüz yolu özlüyorum,
kendimi özlüyorum, seni özlüyorum.
Güzel bir şarkıyı özlüyorum,
bir şeyleri resimli kartlarla ödemeyi
dişlerimin arasındaki tükenmez kalemi özlüyorum
kendimi özlüyorum, seni özlüyorum
sen de beni özlüyor musun, kendini özlüyor musun?
Seninle konuşmak geldi içimden,
kimbilir neler söylemek için.
Yazı beklemeyi özlüyorum,
renkli bonbonlar almayı,
birlikte bisiklet sürdüğümüz yolu özlüyorum,
kendimi özlüyorum, seni özlüyorum.
Güzel bir şarkıyı özlüyorum,
annemden 500 liret koparmayı,
dişlerimin arasındaki tükenmez kalemi özlüyorum,
kendimi özlüyorum, seni özlüyorum.
Sen de beni özlüyor musun, kendini özlüyor musun?
Hatırlamıyorum artık.