Hayat kısa
Biraz hayal,
Biraz da aşk,
Ve sonra iyi günler!
Hayat boşuna,
Biraz acı,
Biraz da umut,
Ve sonra iyi akşamlar!
Sofya'da hayat güzel geçiyordu.
Fransızcamı geliştirmiştim.
Ne de olsa davetli sürgün hayatı,
Diplomatik misyonların davetleri,
ziyafetler, açılışlar, akşam yemekleri.
Memleketim için ne gerekiyorsa,
buradan yapmaya çalışıyordum.
Arkadaşlarımla yazışmayı hiç aksatmadım.
Zaman, bizim zamanımızı bekliyordu.
Hayat kısa
Biraz hayal,
Biraz da aşk,
Ve sonra iyi günler!
Hayat boşuna,
Biraz acı,
Biraz da umut,
Ve sonra iyi akşamlar!
Bir gün, Sofya'nın müzikli bir çay bahçesinde,
Birden yanıbaşıma bir bulgar köylüsü geldi.
Garson, onunla ilgilenmekten hoşlanmadı.
Köylü: "Bulgaristan, benim çalışmamla yaşatılıyor,
Bulgaristan benim tüfeğimle korunuyor.
Verin çayımı pastamı, alın parasını" dedi.
Ben de köylüden yana çıktım.
"Benim de köylüm böyle olmalı,"dedim.
"Işte böyle olmalı!"
Hayat kısa
Biraz hayal,
Biraz da aşk,
Ve sonra iyi günler!
Hayat boşuna,
Biraz acı,
Biraz da umut,
Ve sonra iyi akşamlar!
Dimitrina, General Ratçov Patrov'un kızıydı.
Onunla sık sık beraber olmak durumundaydık.
Babası Bulgar müdafaa vekiliydi.
Davet eder, her seferinde gelirdim.
Kızıyla dans ederdik.
Ondan çok hoşlanırdım.
Konu dönüp dolaşıp siyasete gelince
"Kadın erkek eşitliği" derdim Dimitrina,
Seçim hakkı, seçilme hakkı,
kadınların her türlü özgürlüğü olmalı."
Dimitrina da "Bu avrupa'da bile yok ki Mustafa?
Türkiye'de ne zaman olur?"
"Çok yakında", derdim Dimitrina,
Hem de çok yakında...
Kadınlar, yeniden doğuracaklar kendilerini."