Sonbahardı ve garson Antonio,
büyük girişimcilerin masasına servis yaparken,
karar verdiklerini duydu: Gelecek yaz,
mavi su moda olacaktı.
“Bir reklam kampanyası yaparız,
olur biter”, diyorlardı.
“Her bara şişelerden biraz koyarız,
başarı elde etmememiz imkansız.”
Antonio, kendi kendine gülüyordu
ha ha ha, ha ha ha
“Ben”, diyordu, “sallamam modayı,
bana uyanı içerim yalnızca.”
Kış geldi ve Antonio sinemada
mavi su şişelerinin kısa tanıtım filmlerini gördü,
duvarlarda ve gazetelerde fotoğraflarını
güzel kadınların, suyu içmeye davet eden.
Baharda bazıları suyu içmeye başlamıştı bile,
o da, bir gün bir arkadaşın evinde
suyu içmek zorunda kaldı,
çünkü arkadaşı, mahcup,
“Kusura bakma ama
içecek başka şeyim kalmadı”, dedi.
Ama Antonio gülüyordu
ha ha ha, ha ha ha
“Ben”, diyordu, “sallamam modayı,
ama başka içecek yoksa, olanı içerim.”
Yaz geldi ve sayfiye yerinde Antonio susamıştı
ve ne içeceğini bilemiyordu.
Susuzluğunu giderecek bir şey istediği her barda,
olacak iş değil, mavi su koyuyorlardı önüne.
İlk birkaç kez karşı koymuş,
ama sonra düşünmüştü: “Niye dert ediyorum ki?”
ve o günden sonra yavaş yavaş alıştı,
bir ay sonra başka şey içmez oldu.
Ama Antonio gülüyordu
ha ha ha, ha ha ha
“Ben”, diyordu, “sallamam modayı,
ama istediğim için içiyorum bu içeceği.”
Artık sonbahardı, Antonio hastanedeydi,
zehirlenmişti sudan çok içtiği için
ve o önemli masaya servis yapması için
arkadaşı Pasquale’yi geçirmişti yerine.
Girişimciler bir sonraki modayı belirliyordu:
sarı-siyah çizgili bir pantolon olacaktı bu.
“Sıkı bir tanıtım yeterli olur”, diyorlardı,
“büyük bir oyuncuya giydirmek pantalonu.”
Pasquale kendi kendine gülüyordu
ha ha ha, ha ha ha
“Ben”, diyordu, “sallamam modayı,
yalnızca hoşlandığım pantolonu giyerim.”
Ama görür gibiyim şimdiden: Kimbilir
ha ha ha, ha ha ha
nasıl berbat görünecek Pasquale
giydiğinde şu sarı-siyah çizgili pantolonu.