Görünen bir kaç kitap ve makyaj malzemesi,
Ve aramızda sıradağlar var sanki.
Kapalı dosyalar, hüzün veren bariyerler
Belli ki artık sen gelmeyeceksin geri.
Tam da şu karakışın eşiğinde,
Öp şu ağarmış şakağımdan, gel !
Sonra derinlere dal ve ilerle
Başka bir dünyanın ufuklarında.
(Nakarat) :
Hiç birşey diyemedim sana
"Hoşça kal" ya da "görüşürüz yakında" !
Sadece "olamaz" ... çıktı ağzımdan
Son defa "elveda" derken... sen !
Nasıl "güle güle" diyeyim sana ?
Artık hiç bir bahane bulamam ki
"Elveda" hakkını talep ediyor
Çünkü sonsuza dek kaybettim seni.
Üstelik benden sana gidene kadar
O söz havada donup kalacak.
Bir de bilemedim nasıl çağırayım seni ;
Sevgilim benim , yitirdiğim sevgili !
(Nakarat) :
Seni en son gördüğümde,
Sen de biliyordun, ağlıyordun sen de...
Ve bütün istasyonu alıp da gittin,
Kalmadı garda tek bir tren bile.
Bir kez daha koştum geri döndüm,
Ben de peşinden gelmek istiyordum !
Ama bulamadım o demir yolları !
Sanki birisi söküp almıştı onları ...
(Nakarat) :
Daha söyleyeceğim birkaç şey vardı sana
Eğer şu kaderi değiştirebilseydim...
Ey benim dağların ardından gelen yârim !
Ey zaman ötesi sevgilim !
Sonrasında onu bulamayacağım o gün,
Zaten ben de ölmüştüm !
Pervasız bir nükleer elveda altında, biz
Zavallı bir çift... kavrulduk çaresiz...
(Nakarat) :