Dönüp dolaşırken dolanıp arap saçına dönmüş
Tutkulu ve zorlu, dünyevi toz misali yapayalnız ve kimsesiz
Açık seçik, yineleyen ve sonu gelmeyen anlamsızlık
Üstünkörü ve umursamaz; kaygısız ve kayıtsız ayrılık
Ne kadar isteksizlik, o kadar belirsizlik
Ne kadar derin bir aşk, o denli koyu bir karamsarlık
Aşk, dikenli bir taç sanki!
Öylesine acıtmasına rağmen neden onu çıkarmayı reddediyorum
Hatıralar sarmaşıklara tırmanmakta
Nefes alan, diri bir pişmanlık!
Bırak da sunduğun tacı giyeyim
Adeta müzedeki antik bir heykel gibi
Dönüp dolaşırken dolanıp arap saçına dönmüş
Tutkulu ve zorlu, dünyevi toz misali yapayalnız ve kimsesiz
Açık seçik, yineleyen ve sonu gelmeyen anlamsızlık
Üstünkörü ve umursamaz; kaygısız ve kayıtsız ayrılık
Ne kadar isteksizlik, o kadar belirsizlik
Ne kadar derin bir aşk, o denli koyu bir karamsarlık
Aşk, dikenli bir taç sanki!
Öylesine acıtmasına rağmen neden onu çıkarmayı reddediyorum
Hatıralar sarmaşıklara tırmanmakta
Nefes alan, diri bir pişmanlık!
Bırak da sunduğun tacı giyeyim
Adeta müzedeki antik bir heykel gibi
İşte, son gecemize ait bir kar tanesi...
İşte, geç kalmış elvedam...
İşte, aşırı nostaljik hatıralarım...
Sahne üstüne sahne! Paramparça! Toz duman içinde güzelim küller!
Ne kadar isteksizlik, o kadar belirsizlik
Ne kadar derin bir aşk, o denli koyu bir karamsarlık
Aşk, dikenli bir taç sanki!
Öylesine acıtmasına rağmen neden onu çıkarmayı reddediyorum
Hatıralar sarmaşıklara tırmanmakta
Nefes alan, diri bir pişmanlık!
Bırak da sunduğun tacı giyeyim
Hayatım, göz kamaştıran bir yıkılıştır aşk...