Güzelim,
bize ne dünyadan,
bak söylüyorum sana: er geç bağışlanacağız
ağzımıza kondurulan bir öpücükle.
Senin gözünde, her şey yaşanmış, çoktan yapılmış,
bütün o gelecek çoktan olmuş.
Başkaları senden daha iyi yazmışlar,
düzeltmiş ve yorumlamışlar her şeyi.
Güzelim,
yirmi yaşında bile değilim,
çok daha gencim
ve bu (anlarsın)
sorumluluk demektir,
o yüzden…
Üzerime uç bu bir vals ise,
üzerime uç her ne ise,
sarıl ceketime morsalkımın altında
ve koştur beni
tökezle, susmaktansa
ve sor, beklemektense.
Yor beni
ve konuş benimle
kucakla beni
ardıma bak
sonra anlat,
açıkla bana
bütün bu yeni zamanı,
seninle çıkagelen.
Temizlenmiş görüyorsun beni, taranmış,
yeni çiçek açmış bir tarla havası var üzerimde
ve sen ışıltılı özüsün güzelliğin,
zamanın bozamadığı
ah, işte iki çılgın ihtiyarın resmi,
ağustos böceği kaplı tarlanın kenarında
ot sapları ve akordeon çalan orkestrayla
birlikte
(diyorum sana).
Güzelim,
bize ne dünyadan.
Yor beni
ve konuş benimle
kucakla beni
ceplerimi karıştır
sonra bağışla beni
gülümse
bak seninle çıkagelen
bu zamana
bak ne çok zaman
çıkageliyor seninle.