Biz adımları küçük insanlar,
ve büyük çaba harcayan, ilerlemek için,
arada bir huzurlu bir sahil yeter
durup dinlenmek ve kulak vermek
denizin fısıltılarına, içimizde
yeniden uyansın diye, verebileceğimiz
ve neredeyse sönmüş onca ateş.
Bize, büyük yazgıların birer gölgesi olan,
bize, sevinçleri küçük, dertleri büyük olan,
arada bir, bir gün ışığı yeter
ısınmak, birbirimizi yakın hissetmek için…
ve ellerimizle erişmek için hayallerin eriştiği yere,
düşüncelere alan açmak için ve dinlemek için
denizin fısıltılarını. Sen de duyuyor musun, söylesene?
Bu hızlı çağda bir huzur çağrısı gibi,
Duyuyor musun sen de? Kalbin irkilişleridir onlar,
akıldan uzak,
bu uyuşukluktan uyandırmaya gelen seslerdir...
Denizin fısıltılarını. Sen de duyuyor musun, söylesene?
Şu huzur bulamayan karşılıklı sevgimiz içinde,
Sen de duyuyor musun onları?
Sözlerden daha güçlü, acının kendisinden de,
sonsuz hayatın özü bu fısıltılar,
bizim de yitirmekte olduğumuz.
Bizim de...
Biz bakarken dalıp gitmiş yüzler için,
bin sınırın düşüş ve yeniden yükselişine,
biraz incelemek yeter içimizdeki ruhu,
kendimizi bulabilmek için…
Ve sonra gözlerle erişmek hayallerin eriştiği yere,
alan açmak düşüncelere ve kulak vermek
denizin fısıltılarına. Sen de duyuyor musun, söylesene?
Bu hızlı çağda bir huzur çağrısı gibi,
Duyuyor musun sen de?
Kalbin irkilişleridir onlar, akıldan uzak,
bu uyuşukluktan uyandırmaya gelen seslerdir...
Denizin fısıltılarını. Sen de duyuyor musun, söylesene?
Şu huzur bulamayan karşılıklı sevgimiz içinde
sen de duyuyor musun onları?
Sözlerden daha güçlü, acının kendisinden de,
sonsuz hayatın özü bu fısıltılar,
bizim de yitirmekte olduğumuz.
Sözlerden daha güçlü, acının kendisinden de,
sonsuz hayatın özü bu fısıltılar,
bizim de yitirmekte olduğumuz.
Bizim de... Bizim de…