Her zaman çatlaklar vardır...
Çatlaktan giren gün ışığı,
dudağındaki çatlak, aynadaki.
Bu bi cuma gün batımı zamanı
muhabbetlerimizin sarmalandığı.
Bu yeni dövme üzerinde buzla geçirilen beşinci gün,
ama aslında buz başımızın üzerinde olmalı.
Ağları sadece kendimizi yakalamak için ördük,
böylece sonsuza kadar gitmiş olmayacaktık.
Senden başka kimseden onay beklemiyordum,
ve bu seyahat bitmiş olsa da,
geri dönerim, eğer istersen.
Ölmüş değilim, sadece (su üzerinde) süzülüyorum.
Hemen senin dövmenin mürekkebi arasında,
dönüştüğümüz canavarın karnında.
Korkmuş değilim, sadece değişiyorum.
Hemen orada, sigara ve şeytani gülümsemenin ötesinde,
sen çatlaktan giren gün ışığımsın.
Binlerce yolla matematiği yapabilirsin,
yine de gerçekleri ortadan kaldıramazsın.
Şöyle ki birileri gelir, birileri gider...
Ama sen hep geri gelirsin.
Ben bir kış çiçeğiyim yeraltında,
her zaman yaz yağmuruna susayan.
Ve tıpkı mevsimlerin değiştiği gibi,
biliyorum ki geri geleceksin.
Ölmüş değilim, sadece süzülüyorum.
Dövmemin mürekkebinin altında,
yara izlerimi senden saklamaya çalıştım.
Korkmuş değilim, sadece değişiyorum.
Hemen orada, sigara ve şeytani gülümsemenin ötesinde,
sen çatlaktan giren gün ışığımsın.
Henüz ölmedim.
Ölmedim, süzülüyorum...
Nereye gittiğim önemli değil,
seni bulacağım.
Hiç de korkmuş değilim.
Kesiklerin ve çürüklerin altında,
sonunda elde ettim kimsenin kaybetmediği şeyi.
Seni bulacağım.
Seni bulacağım.
Ölmüş değilim, sadece süzülüyorum.
Korkmuş değilim, sadece değişiyorum.
Sen çatlağımdan giren gün ışığımsın.