Benim yaşımda bir adam, sabah yüzünü traş ettiğinde,
Kimdir geri bakıp onu selamlayan?
Hayaleti mi babasının, bunca yıldır ölmüş olan?
Yoksa kendi çocukluk hali mi, hâlâ ağzı süt kokan?
Yoksa korkunç toplamı mı bütün korkularının,
Onu karşılayan bu yabancının gözlerinde?
Doğrusu, bakışı nadiren kayar çenesinden veya alt çene çizgisinden,
Yüzleşmek için ruhunun gerçeği ile,
Adamın kaçtığı, kendi gözleridir, kabullenmekten çok korktuğu için
Tuhaf, beklenmedik bir şeyi, kontrol dışı.
Öyle zamanlar olur ki, bir erkeğin yansısına karşı koyması gerekir
Ve gördüğü ile korkusuzca yüzleşmesi;
Kendi ölümlülüğünü kabul etmek zor iştir
Veya bir gözyaşı belirdiğinde kalakalmak.
Bir çözümdü, pratik bir çözüm,
Gerçekçinin elkitabındaki ilk buyruğu unutmuşum:
Kendi yarattığın boş hayallere kapılma,
Ve aşık olma bir kadına, o başkasını seviyorsa eğer.
Bir kat kar gibi bir kış gecesi:
Ay ışığında ışıldar, parlar,
Ama sabaha gitmiştir, öyle çabuk eriyiverir,
Hâlâ seversin o kadını, ama o başka birini sever.
Peki, ne yapacaksın bu durumda?
Sen, kendinden menkul vizyon adamı,
Budala gibi hissediyorsun kendini, öfkelisin, aklını mı kaybediyorsun?
Onun sevdiği kişiyi yok etmek, bu mu şimdi vazifen?
Bir pandomimdeki hain gibi, birilerine diş bileyen?
Kendine saygını yeniden kazanmak için, bir erkek gibi dik tut başını,
Kalbinin çevresindeki buzu kullan, o erimeden,
Ama kimseyi aldattığın yok, kendini aldatıyorsun yalnızca.
Bir kat kar gibi bir kış gecesi:
Ay ışığında ışıldar, parlar,
Ama sabaha gitmiştir, öyle çabuk eriyiverir,
Hâlâ seversin o kadını, ama o başka birini sever.