bizim kasabaya bir tabela astılar
" gününü gün edersen,
yaşadıklarını unutmazsın"
Bu yüzden terketti o Monte Rio'yu
tam da bir kurşun silahı terk eder gibi
kara gözleri ve Monroe kalçalarıyla
gitti ve California gezisine katıldı
ay sarıydı, onun
saçı rüzgar gibiydi
arkana bakma sadece
gel Jim, dedi
ooo tutun bana
tutun, tutun
tutunmalısın bana
elimi al, bak buradayım
tutunmalısın bana
ve adam ona ucuz bir saat verdi
ve kaşıktan yapılmış bir yüzük
herkes suçlayacak birini arıyor
ama sen benim yatağımı, sen benim adımı paylaşıyorsun
iyi öyleyse git polisleri çağır
kahvehanelerde güzel kızlarla karşılaşmazsın
bebeğim dedi kız, seni seviyorum
bazen yapacak hiçbir şey kalmaz insana
ooo tutun bana
tutun, tutun
tutunmalısın bana
elimi al, bak buradayım
tutunmalısın bana
evet, tanrı senin küçük kırık kalbini korusun
senin kırık çinli sesini özlüyorum
ne kadar isterdim şimdi yanımda olmanı
evet sen büyüttün sen yıkıyorsun
evimizi yakıp kül ediyorsun
seni burada tutacak bir şey olmadığı zaman
bu büyük mavi dünyanın peşine düşüyorsun
ooo tutun bana
tutun, tutun
tutunmalısın bana
elimi al, bak buradayım
tutunmalısın bana
Riverside otelin aşağısında
hava eksi 10 derece ve daha da soğuyor
"herşey 99 sent" mağazasının yanında gözlerini kapadı
ve salınmaya başladı
ama böyle dans etmek zor
hava soğukken ve müzik yokken
ve senin evin o kadar uzakken
ama kafanın içinde bir kaset var
o çalıyor, şu şarkıyı
tutun, tutun
gerçekten tutunmalısın bana
elimi al, bak buradayım
ve sadece tutun