Her şeyini ver tereddütsüz
kendine acımadan.
Zamanın sesi kesilene kadar
yoldan çıkma.
Bu koyu hâl kahkaha ile birlikte keder ve ıstırap ile dolu.
Duygu dolu hikaye…
Omuzlarımdaki ağır yükün
ağırlığını fark edemedim.
Tükenmenin eşiğinde rüyalar işaret vermiyor
Gözler görmüyor
sonu gelmeyen, bitmez davayı.
Doymadım daha, hayalim büyük.
Yuvadan uçtum ben, verdiğin ilim ile.
Hâlâ bir korku var, içime yerleşen.
Elimden bir şey gelmez deme,
göğsümdeki ateş sönmeyecek
bir umut versen.
İçimdeki her şeyi döktüm şarkıma,
yürekten çıkan bu hikayeye.
Zaman sırrını açıklamıyor, inanıyorum hâlâ ve bekliyorum melodilerin dünyasında.
Yoluma devam edeceğim tüm gücümü toplayarak.
Çok az kaldı sabret, söz veriyorum.
Gün ile doğdu bembeyaz bir fırsat
Şimdi dayan, dayan, dayan ve her şeyini ver…
Her şeyini ver tereddütsüz.
Zamanın sesi kesilene kadar
yoldan çıkma.
Bu koyu hâl kahkaha ile birlikte keder ve ıstırap ile dolu.
Duygu dolu hikaye…
İnanç mı? İnanmayanlara inanmam.
Konuşanlara geldim.
Gözlerinde alev yok, maksadı yok,
karnı tok, öz güvensiz çok.
Gülenlere de gülüyorum şimdi.
Aşağıya bakıyorum merdiven başından.
Her zaman dostun mu, yoksa iyi zamanda yanında olan bir düşmanın mı?
Hayat kırgın, öfkeni geçmişe dökme diyor.
Keder de şımartıldığı için, yağlı çocuk pek sessiz.
Düşünceler dağlardan daha yüksek. Ay ve güneş buna şahit.
Kurnaz tilkiler sözlerini örtüyor autotune’la.
Hey, kimdi bu yeri bataklık yapan?
Sözlerin çok fakat hepsi boş.
Sözlerle vururuz ve içten çürütürüz.
Diri diri yürüyoruz, içten içe mezarlıkta olmayı isterken.
Yoluma devam edeceğim tüm gücümü toplayarak.
Çok az kaldı sabret, söz veriyorum.
Gün ile doğdu bembeyaz bir fırsat
Şimdi dayan, dayan, dayan ve her şeyini ver…
Her şeyini ver tereddütsüz.
Zamanın sesi kesilene kadar
yoldan çıkma.
Bu koyu hâl kahkaha ile birlikte keder ve ıstırap ile dolu.
Duygu dolu hikaye…
Duygu dolu hikaye…
Duygu dolu hikaye…
Duygu dolu hikaye…