Haksızlığa karşı haksızlık yapmak istersin ama bazen haksızlık yaptı diye vazgeçemezsin sevmekten. Senin canını yaktı diye canını yakmak istersin ama sonunda yaktığında o canı asıl haksızlık ona bu kadar üzülmeden edemezsin.
Haksızlığa uğrayan adam bir daha haksızlığa uğramamak için kapar kendini; taa ki bir daha istese de bir şey hissedemeyene dek. Haksızlığa uğrayınca bir kere en zoru inanmaktır yine kendine, hakkı yenen adam öfkeli değildir sırf utanır, utanır bütün bunlara izin verdiğine.
Haksızlıktan değil utancını kapasın diye karar verir kötü olmaya. Başkalarının umutlarına saplar hançerini çünkü korkar kendi umutlanmaya. Asıl haksızlık ihanet değildir, ihanetle aydınlığı kapamaktır, umutları öldürmektir. Taa ki hayat kendi nefesini sana ödünç verene dek, taa ki bir daha aynaya bakmaya cesaret edene dek.
Şimdi herkes sevdiğinin ona gelmesini bekliyor. Herkes mutluluğu kendi hakkı biliyor. Herkes onca acının sonunda karşılığını istiyor. Peki bu hikayede kim sonunda mutlu olmayı hak ediyor.
Haklı olmak yeterli değildir her zaman. Olur mu? Her şeye rağmen zayıfları ezen kocaman kötülere rağmen küçük mucizeler olur mu hayatta? İyiliklerinden başka hiç bir şey kuşanmamış küçücük savaşçılar hak ettikleri mutlululuğa kavuşacak mı sonunda?
Bu sefer herkes hakettiğini bulsun istiyorsun. Bu sefer içlerinden biri ölsün biri kurtulsun istiyorsun…