canlı bir şey geliyor içimden.
elinde bir ayna.
şarkılar söyleyen bir şey daha var, bir yılan
ve yanlışlarımı doğruya çevirmeye niyetli.
ikisi de nefretten tamamen arınmış,
ama yine de beni aynı şekilde öldürüyorlar.
ardımdaki yılan tıslıyor
zararım ne olabilir ki?
kendi kanım, önümde bana yalvarıyor
yeniden açıyor kalbimi.
ve bir fırtına gibi yeniden yaklaştığını hissediyorum.
belli belirsiz.
zehirli sesi beni cezbediyor
sömürüyor, kanımı emiyor,
yerçekimi gibi kendine çekiyor,
geriye ise yenik ve boş bir ben kalıyor.
ardımdaki yılan tıslıyor
zararım ne olabilir ki?
kendi kanım, önümde bana yalvarıyor
yeniden açıyor kalbimi.
ve yeniden yaklaştığını hissediyorum, bir fırtına gibi.
ve yeniden yaklaştığını hissediyorum, bir fırtına gibi.
senden kaçamayacak, uzaklaşamayacak
kadar çok bağlıyım sana.
günler boyunca ve hâlâ daha
beni değiştirirken,
hissettim seni, dokunurken bana.
nazikçe öldürüyorsun beni.
derim yüzülmüş yatıyorum burada,
fırtınanın dibinde,
bu gözyaşlarının altında,
duvarlar üstüme yıkılıyor.
ve yılan boğulurken
ve ben gözlerine baktığımda,
korkularım yok olmaya başlıyor
tüm o zamanları hatırlatırken bana.
ağlayabilirdim o anda.
ağlamalıydım o anda.
ve duvarlar yıkılırken
ben gözlerinin içine bakarken,
korkularım yok olmaya başlıyor
tüm o zamanları hatırlarken.
daha önce öldüm.
ve öleceğim.
sorun değil.
umrumda değil.
önemli değil...
senden kaçamayacak, uzaklaşamayacak
kadar çok bağlıyım sana.
günler boyunca ve hâlâ daha
beni değiştirirken,
hissettim seni, dokunurken bana.
nazikçe öldürüyorsun beni.
nazikçe
öldürüyorsun beni.