[Giriş]
Işıl ışıl, parıltılı
Denizlerdeki batan gemiler gibi gözler,
Öyle davetkar ki, neredeyse dalmak üzereyim
[Nakarat]
Ama ben altın yarışını* sevmiyorum, altın yarışı
Yüzümü kızarık görmekten hoşlanmıyorum
Herhangi birinin senin dokunuşunu hissetmek için öleceği gerçeğinden hoşlanmıyorum
Herkes seni istiyor
Herkes seni sevmenin nasıl bir şey olduğunu merak ediyor
Geçip gittin, hafifçe değerek*
Yavaş çekimden hoşlanmıyorum, çift görüyorum pembe yanaklarla*
Birkaç kemik kırılana dek düşmenin uçmak gibi hissettirmesinden hoşlanmıyorum
Herkes seni istiyor
Ama ben altın yarışını sevmiyorum
Bu kadar güzel biri olarak büyümek nasıl bir şeydir acaba?
Domino taşları gibi alnına düşen saçlarınla
Kendimi senin ahşap zeminlerinde sessizce yürürken görüyorum
Eagles tişörtüm kapından sarkarken
Akşam yemeklerinde, senin o muhalif ayaklarına meydana okuyorum
Ve gezindiğimiz o sahil kasabası, bunun kadar saf bir aşk görmemiştir
Sonra bayat çayımın grisine karışıp unutulup gidiyor
Çünkü asla gerçek olamazdı
[Nakarat]
Ama ben altın yarışını* sevmiyorum, altın yarışı
Yüzümü kızarık görmekten hoşlanmıyorum
Herhangi birinin senin dokunuşunu hissetmek için öleceği gerçeğinden hoşlanmıyorum
Herkes seni istiyor
Herkes seni sevmenin nasıl bir şey olduğunu merak ediyor
Geçip gittin, hafifçe değerek*
Yavaş çekimden hoşlanmıyorum, çift görüyorum pembe yanaklarla*
Birkaç kemik kırılana dek düşmenin uçmak gibi hissettirmesinden hoşlanmıyorum
Herkes seni istiyor
Ama ben altın yarışını sevmiyorum
Bu kadar güzel biri olarak büyümek nasıl bir şeydir acaba?
Domino taşları gibi alnına düşen saçlarınla
Beynim tüm hayatını bir halk hikayesine dönüştürdü
Seninle ilgili hayal kurmaya cesaret edemiyorum artık
Akşam yemeklerinde muhalif ayaklarına meydan okumayacağım
Ve hiç bulamadığımız o sahil kasabası bunun kadar saf bir aşk göremeyecek
Çünkü bayat çayımın grisine karışıp unutulup gidiyor
Çünkü asla gerçek olamazdı
Işıl ışıl, parıltılı
Denizlerdeki batan gemiler gibi gözler,
Öyle davetkar ki, neredeyse dalmak üzereyim