Bizi sokağın yakınında yakaladılar,
Karanlığa sığınan geyik gibiydik
Hep arkamızda olanlar
Bizi en zayıf anımızda yakaladılar
Kırık bacaklarla fazla uzağa gidemezsin,
Seni ele geçirecekler
Ve dediklerini anlamanız için kulaklarınızı iyice açın,
Çünkü çoğunlukla bıçaklarla konuşurlar
Bıçaklarla konuşuyorlar!
Sesler boş bir orkestra gibi geliyor
Yalanlarımızın müziğini çalan
Her notada eğiliyor ya da esiyorlar
Ve diken gibi batıyor derime
Bu yolculuğun sonunda
Başarmaktan başka şansımız yoktu
Köprü çok uzak
Özgürlüğü aradık
Ve hiçbir şey bulamadık soğuk bir mezardan başka!
En azından hiçbir şey bulamadık soğuk bir mezardan başka!
Geçmişi düşünüp söylemek isterdim
Hiç düşünmemiştin bu yolculuğun zincirler altında biteceğini.
Nedense hep
Kundakçı olduğumuzu düşündük
Bu dünyayı ateşe verecek kişiler!
Kundakçı biz olmalıyız
Bu dünyayı ateşe verecek!
Ve bir kez daha yağmura sesleniyorum,
Bu kurumuş kederli yerleri yıkasın diye
Kemiklerimi ve şimdiye kadar korktuğum her şeyi yıkasın diye
Emin olduğum tek şey, zamanın bir ayna olduğu.
Yol boyunca bir yerlerde
Güzel günler de sona ermek zorunda
Bu duvarların dışında gecenin günü nasıl böldüğünü görebiliyorum
Ve şafak düşerken hatırlıyorum:
Ölüm, her zaman hayattan daha mükemmeldi
Bir süre sonra bağırdılar:
Onlara bıçakları verin, kendi mezarlarını kazmaları için!
Şafak, onların başlangıcını gösterdi,
Sonlarını da gösterecek
Onlara ip ver!