Dünün sevinçleri nerede?
Nerede şimdi, paylaştığımız mutluluk ve kahkahalar?
Çocukluk hayallerimiz, arzularımız ve inançlarımız gibi; gitti.
zaman bir hırsızdır, ve bahçelerimizi harap eder
fidanları yolar, ağaçları keser,
çiçekleri çiğner, reçineyi emer ve tohumları kurutur.
Gece yarısı yanan deneyim mumlarının ışığında
tüm renkler kaybolur, yeşil parmaklar griye döner.
Yalnız zaman bütün çiçekleri öldürecek,
ama hala, bahçelerimizi ve 'bizim' dediğimiz şeyleri paylaşmak için vakit var.
Birbirimizin ihtiyaçlarını reddetseydik
ve bahçelerimize yalnız baksaydık, ne kadar daha kötü olurdu?
Hava soğuyor, yağmur ve rüzgar derin yaralar bırakııyor;
Geriye baktığımda, sadece kaybettiğim dostları görüyorum.
Alevler için için yanıyor, külleri eşelerken
Ellerim kirli, aklım uyuşmuş,
"Ben" olmanın bedelini görüyorum:
"Devam etmeliyim, bahçem ile ilgilenmeliyim;
seni kafamdan çıkarmalıyım, af dilemeye vaktim yok artık".
Şimdi, yetiştirdiğim bahçenin
dışarıdakilerden farksız olduğunu görüyorum;
Korumak üzere dikilmiş çitler, yalnızca ayırıyor...
Her yer viran olmuş,
hava çimenleri dağıtmış...
Bahçesinin gerçekten uzun yaşayacağına inanan var mı?
Bize verilen süre boyunca, tamahkârlığa devam edilebilir mi?
Bir başına olgunlaşmanın zevki var mıdır?
İstersen gel ve bahçeme bak,
Her kök kurumadan birinin her şeyi görmesini istiyorum.
Şüphesiz şimdi tam zamanı, her hayatı herkese açmak için,
çok geç değilse, duvarları yıkın!
Dünyada çok fazla keder var,
Çok fazla boşluk, kalp kırıklığı ve acı.
Yolda bir yerlerde, hepimiz yanlış bir patikaya saptık...
doğru yolu nasıl tekrar inşa edebiliriz?
Kederin ve acının içinden,
çiçeklerimiz birbirimizin yağmuruna muhtaç...