Gördüğüm en şişman hayat kadınıydı,
baktığım en şişman kadın.
Janjanlı ipek bir giysisi vardı,
inci kolyesi, devekuşu yelpazesi,
narin elleri.
Biri: “Seni iğrenç yağ deposu”, dedi ona,
o gülüp salladı gövdesini: “Evet,
hay ağzına sağlık, öyleyim ya!” der gibi.
Seninle birlikte olmak rahat olmasa gerek,
üç kişiye bedel cüssen.
Ama öyle değil, tam tersi:
Bana ne güzel yerin var, diyorlar,
Marilyn’den daha güzelsin
ya da Evelyn’den, hatırlamıyorum işte.
Gülüp başını salladı,
bir şeyler mırıldandı, evet dercesine.
Görüyor musunuz dünyanın halini?
İşte bu dünyanın hali.
Ruhum bal ve tatlılık damıtmıyor,
mutluluk ve hakikat, doğal ihtiyaçlar.
Ama bir kız çocuğum var, aralarda,
ağarmış saçlarımı okşar.
Ve yıllar tatlılaşır onun dokunuşu ile.
Acımasız yanaklarımı öper
ve dallardan sabırlı oyunlar örer bana
kedileri andıran gözbebekleri ile.
Nisandı veya belki Mayıs
Tesadüfen rastladım o kadına;
gülüp başımı salladım,
bir şeyler mırıldandım, evet dercesine.