Çılgın olmalısın, gerçekten ihtiyaçların olmalı.
Parmak uçlarında uyumalısın, ve sokaktayken
Gözlerin kapalıyken bile kolay eti kapmalısın.
Ve sonra sessizce, rüzgar gibi kayarak.
Düşünmeden, tam anında darbeyi vurmalısın.
Bir süre sonra biçimin üzerinde durabilirsin,
Bir klüp kravatı örneğin, ya da sert bir el sıkış.
Gözlerinde ısrarlı bir bakış ve sahte bir gülümseme.
Yalanlar söylediğin insanlar güvenmeli sana.
Böyle saplayabilirsin ancak bıçağı.
Sırtlarını döndükleri an sana.
Bir gözün omuzunun üstünden arkaya bakmalı hep.
Yaşlandıkça daha da daha da
zor olacak bu biliyorsun.
Ve sonunda her şeyini toparlayıp, güneye uçacaksın,
Kafanı kumun içine gömüp,
Kanserden ölen yapayalnız,
Mutsuz yaşlı adamlardan biri olacaksın.
Ve yitirdiğinde kendini, ektiğini biçeceksin.
Ve korkun büyüdükçe, kirli kan görünecek ve taşa dönüşecek.
Ve vakit çok geç olacak kurtulmak için taşıdığın yükten.
İşte boğuluyorsun, aşağı gittikçe, yapayalnız.
Taş sürüklüyor seni aşağılara.
İtiraf et. diyelim ki kafam biraz karışık.
Sanki beni kullanıyorlarmış gibi geliyor bazen.
Uyanık kalmalıyım, çabalamalıyım, bu sıkıntıyı silkinip atmalıyım.
Vazgeçersem eğer, bu labirentten nasıl sıyrılırım?
Düşün bir sağırı, dilsizi ve körü.
Ve herkesin yalnız, dostsuz olduğunu,
Yapacak en isabetli iş. kazananı dışlamak gibi gelir
Ve her şey çıplak güneşin altında,
Ve içtenlikle inanırsın herkesin katil olduğuna.
Kim doğdu acılarla dolu bir evde.
Kim eğitildi fanatiklere tükürmemesi için.
Kim hep başkasından öğrendi ne yapacağını.
Kim katledildi eğitilmemiş insanlarca.
Kim alıştırıldı kolalı yaka ve zincirlere.
Kime kuyrukta yer verildi.
Kim kitleden kopmakta.
Kim kendi evinde bile bir yabancı gibidir.
Kim çökmüştür sonunda.
Kimi ölü bulunmuştur telefonun başında.
Kimi çekmekte taş aşağı.
Kimi çekmekte taş aşağı.