Bir yanda karın, mutfakta
bulaşık yıkayıp anlamayan;
bir yanda kızın,
yeni giysisini deneyip gülümseyen;
bir yanda, radyo
dünya ile ilgili tuhaf şeyler vızıldayan
ve soluğu uyumakta olan köpeğinin.
Bir yanda, azizlerin, hep hazır olan
kutsamaya, geçimin için döktüğün alın terini;
bir yanda, sarışın oğlun,
Noel için bir tabanca hediye ettiğin,
gerçek gibi duran bir tabanca;
bir yanda yatak, içinde karının
kendini sana asla tam teslim etmediği
ve bir süre sonra değiştireceğin gözlüğün.
Nasıl olup da uçamıyorsun artık.
Bir yanda, yola açılan pencerelerin
ve insanlara kapalı gözlerin;
bir yanda sakinliğin, işlek aklın,
kesintisiz tatmin duygun,
yedek kuyruğun,
kiralık bulutların,
çatının üstünde
nöbet tutan kırlangıçların.
Bir yanda, bir var bir yok Fransiskenliğin
ve şu tatlı tutarlılığın;
bir yanda, saf oksijenin
ve bir odadaki düzenli dalgaların;
bir yanda, yayın yapma izni
ve konuşma yasağı
ve her gün, sayılması gereken bir başka gün.
Nasıl olup da uçamıyorsun artık.
Bir yanda, mevsim anılarının
belirginleştirdiği ağır coşkuların
ve bir uyuyan güzel, uyanan
ona armağan ettiğin her şeye
şu koleksiyonculuğunla
karmaşık kelimeleri derlediğin,
son yaz şarkın.
Bir yanda, kağıt ellerin
diğer normal ellerini sarmak için;
bir yanda, bahçedeki budala
en iyi güllerini tek tek ayıran;
bir yanda, dağ soğuğun
ve terleme yasağın
ve seni utandırabilecek başka hiçbir şey.
Nasıl olup da uçamıyorsun artık.