Rahme düşme anımı pek hatırlamıyorum.
Demek ki hafızam yarım yamalak.
Ama bir geceydi rahme düştüğüm, taammüden idi,
Ve vaktinden evvel geldim dünyaya.
Acılar içinde doğmadım, kötülükler içinde değil,
Hepi topu dokuz ay - bir yıl bile değil.
İlk zamanlarımı döl yatağında geçirdim:
Orada göze hoş gelen hiçbir şey görmedim.
Var olun siz, ey Azizler,
Üfürdünüz, püfürdünüz,
Anamın babamın aklına
İlkahımı düşürdünüz-
Şimdilerde destansı gelen
O gözlerden ırak yıllarda,
Yıllarca mahpuslarda yatmak için,
Uzun uzadıya konvoylar olurdu.
Onları ilkah anında almışlar,
Birçoklarını ise daha önce, (1)
İşte hala yaşıyor kardeşlik -
Benim namuslu çetem.
Uzayın buradan, zirzop fikirler, ikileyin,
Selam olsun size, selam, sevgili satırlar!
Otuz sekizdeki kanunla
İlk defa özgürlüğümü aldım.
Bilmek isterdim kimin geciktirdiğini -
Hesaplaşırdım o alçakla,
Ama doğdum ve yaşadım ve dahi hayatta kaldım,
Perviy Meşçansk'ın en uçtaki hanesinde. (2)
Orada, duvarın arkasında,
Bölmenin öte yanında,
İki komşu kadın
Votka ile kafa buluyor.
Herkes eşit ve her şey öylesine mütevazi:
Koridor sistemi mevcut,
Otuz sekiz oda başına,
Hepi topu bir hela.
Burada kimse tir tir titrememiş,
Kalın ceketlere hacet olmamış.
Burada öğrendim ilanihaye -
Ederi ne imiş bir kuruşun.
Komşu kadın sirenlerden korkmadı,
Sonra annem de yavaş yavaş alıştı.
Bense önemsemedim, daha üçünde gürbüzdüm,
O hava saldırısı alarmında.
Semadan gelen her şey Hak'tan değil -
İnsanlar çakmaklarını bile söndürdü.
Cepheye bir ufak katkı idi,
Benim kumum ve delik testim.
Sonra güneş üç dereye vurdu,
Çatıların deliklerinden dökülüyordu,
Yedvaki Kiriliç ve
Kisya Moiseyevna'nın üzerine.
Kadın adama: Oğlanlar nasıl?
- Haber yok, kayıp hepsi!
Ah, Kiska, biz bir aileyiz,
Siz de acı çektiniz.
Siz de acı çektiniz,
Yani siz de Rus oldunuz.-
Benimkiler kayıp,
Seninkiler ise günahsız.
...Kundaktan çıktım, emzikten ayrıldım,
Yaşadım - bir yerde unutulmadım, bir yere atılmadım.
"Fırlama" diye alay ettiler erken doğuşumla.
Aslında normaldi ana karnında bulunduğum müddet.
Maskesini çıkarmaya uğraştım ben,
- Esirleri sürüyorlar, - neden biz titriyoruz?
Babalarımız, ağabeylerimiz döndüler geri,
Kimisi kendi, kimisi başkasının evine. (3)
Zina teyzenin kazağı
Ejderhayla yılanlı -
Vova Popov'un babası
Ganimetlerle döndü ya.
Ganimet dolu Japonya,
Ganimet dolu Almanya:
Limonya memleketi geldi -
Her yer Valizistan (4)
İstasyonda babamdan
Rütbeleri aldım, kikirdekler gibiyim,
Kuşatmadan sürü sürü gelen siviller
Yerlere kapandılar.
Etraflarına bakındılar, kendilerini topladılar,
Kafayı çektiler, sonra ayıldılar.
Bekleyebilenler gözyaşı döktü,
Bekleyemeyenler için feryadı bıraktılar.
Vitka'nın babası, Genka ile metro kazmaya koyuldu,
Sorduk: - neden? - cevap verdi,
Dedi ki, koridorların sonunda duvar var,
Tüneller ise ışığa çıkar.
Babasının kehanetini
Duymadı Vitka ahbabıyla:
Bizim koridordan mapusa
Bir tünel uzandı.
Her zaman muhalifti,
Duvara yaslarsın - kabul etmez,
Koridorlardan geçti ve sonunda
Galiba duvara yasladılar.
Babaların fikri sabittir,
Bizi ilgilendiren neydi.
Hayat mücadelesine bakışımız
Tamamen kendimize has idi.
Herkes - biz yaştakilerden, neredeyse bir yaşındakilere kadar,
Kan çıkarana dek mücadele verdik,
Bodrumlardaki ve alt katlardaki
Çocuklar tankların altına yatmayı diledi.
Bir kurşun dahi çıkmadı kısmetlerine,
Tedrisatta hayatta kaldılar, kederlenme.
Haybeye atlama, riske girme, ama girdiler -
Eğelerden bıçaklar yaptılar.
Ciğerlere saplanırlar
Nikotinden kararmış,
Kabzaları hafif,
Üç renkli takım takım.
Sümüklü mahkumlar
Fena iş görmediler.
İnşaatta esir Almanlar,
Bıçaklarını ekmeğe değiştiler.
"Fantik" oynardık önceleri,
Eli sıkılarla "duvardan" , (5)
Ve hırsız olup gitti o romantikler
Kapının altındaki aralıktan.
...Bir numaralı vurguncu -
Komşusundan, Allahından korkmadan,
Ömrünü milyoner olarak tamamlayan
Marusya Peresvetova teyze idi.
Marusya'nın evinde komünyon vardı, - (6)
Orada kimseye belli etmeden içti...
Sonra da kapıya yakın, düştü kaldı, -
Hoş değil böylesi, fena ölüp gitti.
Uyuşturucu gibi, hayatta
Buna katlanamadı
Zengin teyze
Marusya Peresvetova.
Her şey de gücendirirdi:
Kim görse üzülürdü.
En fazla üzen şey
Metro müteahitinin zenginliğiydi.
Ev yıkar, bize de derdi ki:
"Sizin burnunuz bile kanamadı,
Ya ben ne için savaştım?!" -
Sonra da farklı yakıştırmalar.
O zamanlar öyleydi, bodrumlar vardı,
Hatta bir ara her şey ucuzladı.
Kanallar akması gereken yere aktı
Sonunda dökülmesi gereken yere döküldü.
Eski başçavuşların ve binbaşıların çocukları
Fukaralıktan sıyrılıp yerlerinden doğruldular,
Zira bütün koridorlardan akanlar aşağıya,
Zahmetsizce onlara yönelir oldu.