En klas salonlarda,
zehirlerle aperitifler arasında,
arsız gümüş takımlarıyla
kolalı yakalar arasında,
çoktan güpegündüz konuşulan şu:
“Geliyorum, görüyorum, yeniyorum ve dönüyorum”.
Kristal bardaklar arasında,
veya balo için birbirine sarılanlar,
komik bir karnaval gösterisi,
matrak bir savaş…
Venedik aynalarında
şimdiden boy gösteriyor Hintliler,
bir bakıyorsun bir milyar
Çinli, içtiğin çayın içinde.
Bir hiç yetiyor ve kapanıyor perde,
bir hamle ve şah mat.
Ama biz sevelim birbirimizi,
kalbimiz ve beynimizle,
tırnağımız ve dişimizle.
Sevelim birbirimizi,
kanatlar ve tüylerle,
solungaçlar ve pullarla.
Sevelim birbirimizi,
pençeler ve zarlarla,
soğukkanlı, kurbağalar gibi.
Sevelim birbirimizi,
ilk kez olduğu gibi,
bu son imkan ise
gerçekten.
Derme çatma binalarda,
stadyumdan istasyona,
ikinci sınıf vagonlarda,
öfkeli kalabalıkta,
konuşulanlar yeni değil:
Yumurta gibi çatlayacağız
yaya geçidinin üzerinde,
satırları arasında gazetelerin.
Komik bir karnaval gösterisi,
ölümüne bir savaş,
yenmiş bir kazık
alışveriş poşetinde,
zehirlerle dijestifler arasında
ve kahve tahminleri,
çoktan söndürüyorlar ışıkları,
iyi geceler askerlere ve krala.
Ama biz sevelim birbirimizi...