Hep burada karşılaşıyorum seninle
yürümeni izliyorum,
iki çift laf etmek isterdim,
ama durup bakmıyorsun bile.
Öyle beğeniyorum ki seni
kelimelerle izah edemem sana,
tebessüm edesim geliyor düşününce
benimle konuşmak istemediğini.
Ah… nesin sen?
Belki çok büyük bir dalga,
beni ıslatan, ama can yakmayan.
Ah… belki erişilmezi oynamak derdin.
Biraz yaklaşıp
biraz şakalaşmayı deniyorum
bir iki sözle, elbette biliyorum,
pek beceremediğimi.
Bakıyorum, gülümsüyorsun,
belki de kötü gitmedi işler.
Ne budalayım! Arkamdaki
tipe selam veriyormuşsun meğer!.
Ah… nesin sen?
Belki bir şimşek, bir fırtına,
şaşkına çeviren, ama can yakmayan.
Ah… belki yalnız kalmak istiyorsun.
Ah… nasıl isterdim
seni hayal etmesem,
düşümde görmesem seni!
Tanrım, neredesin?
Yitip gitmekten koru beni…
Taksi gecikiyor biraz,
sanki hiç gelmeyecekmiş gibi.
Sen ayaklarını vuruyorsun yere
soluk aldırmayan soğuk yüzünden.
Ama göründü işte,
çok az vaktim var,
hayalimi sürdürmeye: Kalbinin üzerine
uzanmışım da, uyanıyormuşum öyle.
Ah… nesin sen?
Bir kayasın, bir dağ,
beni hayallere daldıran.
Evet, isterdim
beni denize götürmeni.
Ama o, yo, o
bana bakmıyor, dinlemiyor beni,
atlıyor taksiye ve ben kötü oluyorum.
Belki de arzulamamam gerek… seni.